Hem de gerçekten dinlemiyoruz. Anneler babaları, babalar anneleri, ebeveynler çocukları, çocuklar ebeveynlerini, arkadaşlar birbirini, amir çalışanını, çalışan amirini , devlet vatandaşı, vatandaş devleti, muhalefet partisi, hükümeti, hükümet muhalefet partisini, öğretmen öğrenciyi, öğrenci öğretmeni dinlemiyor. Duymuyor. Çevremizde sık rastladığımız manzara bu maalesef.
Çocuklarımıza uygulanan sınavlardan her yıl şikayet ediyor ve onların körpe zihinlerini nasıl zedelediğimizi dile getiriyoruz ama yetkili kişiler sınav sayılarını artırmaktan başka birşey yapmıyorlar. İnsan şüpheye kapılıyor, acaba fikirler, şikayetler duyuluyor mu diye! Bu örnekler çoğaltılabilir şüphesiz. Niyetim şikayet etmek değil. Şikayet etmeyi severiz ülke olarak. Çözümden korktuğumuzu bile gözlemledim diyebilirim. Ama bu kötü bir alışkanlık, yıllarımıza malolan bir alışkanlık. Olayın vehametini ortaya koymaktı niyetim. Peki hayatımızdaki yeri bu derece önemli görünen "Birbirimizi dinlemeyi, dinletmeyi daha iyi nasıl başarabiliriz?" sorusunu ne şekilde cevaplandırabiliriz? Bu konuda daha önce denenmiş ve önerilmiş yanıtlar pek çok. Ancak herkes kendi yaratıcılığını kullanarak farklı yollar keşfedebilir.
Oyuncuların diğerinin verdiği sözel yönergeleri izlemesini gerektiren aile oyunları dinleme becerisini geliştirebilir. Haftalık aile toplantıları birbirini duyabilmek ve sesini duyurabilmek için cankurtaran sayılabilir.
Çocuğunuza bir mesaj iletirken sizi dinlesin istiyorsanız, onu meşgul eden dış etkenlerin olmadığı bir zamanı seçmeniz uygun olur. Örneğin çocuğunuzla arkadaş ilişkileri hakkında konuşmak isteyebilirsiniz bir gün. Bu ciddi bir konu üstelik. Bu konuşmayı çocuğunuz TV izlerken yapmaya kalkarsanız, bir sonuç almanız oldukça güç olacaktır. Bunun yerine dinlenme saatini seçmeniz işleri kolaylaştırmaz mı? Üstelik konuştuğunuz kişinin gözlerine bakmazsanız, karşınızdakinin dikkatini çelen pek çok uyaranın arasında kaybolup gidebilirsiniz. Bir de dinleyemeyen değil, dinlemek istemeyenler var. Derdiniz ülkedeki kötü gidişatı çözümlemek değil de, yaklaşan yerel seçimlerde partinizin öne geçmesini sağlayacak yollar bulmak olmuşsa, diğer partilerin önerilerini dinleyerek puan kaybettiğinizi düşünecek, mümkünse söylenenleri duymuyormuş gibi davranacaksınız.
Bazen de duyduğumuz şeylere vereceğimiz tepkileri çok fazla irdelediğimiz için dinleyemiyoruz galiba. Karşımızdakine kendimizi beğendirebilmek kaygısıyla, zor yanıtlar, etkili yanıtlar peşinde gezerken cevabın basit bir gerçekte saklı olduğunu, farkedemiyoruz. Üniversitede bir hocamız sormuştu "Bir yönetici işyerinin menfaatlerini düşünmüyor gözardı ediyorsa neyi düşünüyordur? diye. Herkes cevabın zor olacağını düşünmüş olacak ki çok alakasız yanıtlar gelmeye başladı. Bir türlü hocamızı memnun edecek cevabı bulamıyorduk. Ben de uzun ve sonuçsuz bir tahmin listesinin ardından, ürkek bir sesle "kendisini düşünüyordur herhalde" dedim. Beni işaret etti ve "sen evet cevabın doğru, yüksek sesle tekrar et bakalım" dedi. Öyle şaşırmıştım ki. Cevap bu kadar basitmiydi yani?!!!
Günde beş defa "beni anlamıyorsun" diyen eşimizi artık gerçekten duymamız gerekiyor. Hayat daima seçimler sunuyor ya bize, bu da böyle birşey işte. Ne yaşadığımızı bu seçimler etkiliyor daha çok. Çatışma mı, mutluluk mu? Öfke mi, rahatlama mı? Üretkenlik mi, bıkkınlık mı, kafa karışıklığı mı, doğru kararlar mı, çözüm mü, çözümsüzlük mü? Birbirimizi dinlememize bağlı olan ne çok sonuç var. Siz de katılıyor musunuz bu düşünceme?............... Emine OLKUN
Kaynakça: |